GÖLGELERİN İÇİNDE BİR ÇAY GİBİ
ben seni bir dolmuşta unuttum Aslı
caddeden taşan sabah ezanıyla
simit satıcısı kıvrıldı sessizliğe
taflanı aynaya karşı tararken
işte o anda
bir merhamet seli indi kalbime –
babamın kundura cilası gibi sessiz
ve lekeli bir özür gibi tende
biliyorsun
Mehmet’in elleri hâlâ kerpiç kokar
kör bir kuyuya bağırdık yıllarca
geri dönmeyen bir yankı gibi ıslandık
ama sen hâlâ balkondaydın
ezilmiş karpuz çekirdeği gibi bir yazda
gözümde kiraz sapı, kulağımda radyo
kardeşim pazara gitmişti o gün
annem yastık kılıfından kalp dikiyordu
bana sormadan adımı değiştirdi Tanrı—
ve baktım
ayna bana artık benzemiyor
gökyüzü mesaiye geç kalmış bir postacı
ve biz zıkkım gibi içtik bu hayatı
bir gülüş sündü aramızdan, fesi düşmüş bir
asker hatırası gibi
iç çamaşırındaki dantelinle vedalaşamadım
çünkü cenazemdeydin Aslı
ama hâlâ yaşıyordun.
– İsmail Kafi Duymaz