Bu yazı, Martijn Benders’in bu Hollandaca makalesine dayanmaktadır.
Substack sayfamda bir süreliğine sessizlik olacak. Çünkü buradan ayrılmak üzereyiz. Bir evi boşaltmak büyük bir iş. Sonrasında da yeni bir yer bulmak gerekiyor.
Bunun adını ne koymalı, gerçekten bilmiyorum:
Günde seksen savaş ölüsü. “Kendinize tam da en minnettar işi yaptığınızı hatırlatmalısınız.”
Öyle mi? Kim basıyor bu ceset trenine şükran mührünü? Görev bilinciyle hareket eden cenaze görevlisi mi? Travmaları titizlikle seçilmiş generaller mi? Yoksa Savunma Bakanlığı’nın iletişim sorumlusu mu, Excel tabloları ve ceset torbaları arasında doğru ifadeyi çabukça bulan: şükran.
O halde doğrudan söyleyeyim: Bu bir haber değil. Bu, ahlaki pay dağıtımı yapan bir propaganda makinesidir. Ve halk? Halk şükran duymalıdır, çünkü hazırlanmasına izin veriliyor. Sanki ölüm bir ekip çalışması etkinliğiymiş gibi, şimdiden prova yapmasına izin veriliyor. “Yılın en büyük tatbikatı,” diyor başlık — sanki sponsorlu bir yarıştan söz ediliyor.
Tanrım, gerçekten, bunlar ne tür insanlar?
Eğer günde seksen ölüm bir “görev” ise, bu ülke dilini yitirmiş demektir.
Lütfen Cansever’in şiirinden bir pengueni çıkaralım:
Bir penguen
Penguene odaklanın
Kırmızı lekeleri, kızıl saçları severdiniz
O penguen
Bir anahtar, bir pencere, bir horoz tüyü
O penguen
Çay saatleri, öğle araları, yürüyüşler
O penguen
“Ölmek” mi diyoruz? Bırakalım ölüm sussun
O penguen
Penguen, penguen
Tahin helvasının hiçlikle kesildiği gibi
Güneşi eritmiş çocuk başları gibi
Günlerimizin köşe başlarında
macera ve hafta sonu kaçamakları
bırakan bir tramvay gibi
Portakal suyu içerek “erkek” olmaya çalışan çocuklar gibi
*
Saygılarımla,
Martinus Benders