Bu yazı, Martijn Benders’in bu Hollandaca makalesine dayanmaktadır: https://martijnbenders.substack.com/p/wat-voor-enorme-paardenlul-zou-een
Oldukça karmaşık bir sunucu sorununu çözmeyi başardım; yeni versiyon olan Chat GPT-03’un yardımıyla. Bütün .htaccess dosyasını yeniden yazdı, başlangıçta fazla sıkı kurallarla, bu yüzden hiçbir şey çalışmıyordu, ama şimdi her şey olması gerektiği gibi çalışıyor. Yardıma rağmen, yine de iki günümü aldı.
Ama şimdi iskeleti düzgünce kurmuş oldum ve artık zamanımı kendi eserimin çevirisine ayırabilirim.
Sadece 22 gün kaldı ve bu evi terk etmemiz gerekiyor. En azından, halihazırda sayfa 340’ına kadar geldiğim Piranha’nın İtalyanca versiyonunu tamamlayacak kadar zaman var.
Ondan sonra, bir süreliğine sözde DİJİTAL GÖÇEBELER olacağız çünkü yeni bir ev bulmak hâlâ mümkün olmadı.
Hangi edebi projelerle meşgulüm, şöyle bir sıralayayım:
- Roman: De Dienst
- Türk şiiri üzerine büyük bir seçki
- Kendi eserlerimin çevirisi (sürekli devam eden)
- Yeni şiir kitabı (acelesi yok)
Oldukça düzenli görünüyor. Willem çevirileri (ki genelde çok iyilerdi) bittikten sonra şimdi Amanita kitabına başladım. Akıllıca bir karar, çünkü şimdiye dek satmayı başaran tek kitabım o oldu. Felsefe eserlerine ise kimsecikler ilgi göstermiyor.
Roman ve yeni şiir kitabıyla acelem yok. O korkunç Edebiyat Fonu son teslim tarihleri olmadan (yayınla yoksa aç kalırsın – bunu kim uydurmuşsa?) rahat bir tempoda ilerliyorum. Kendileri, ‘Edebiyat Fonu çalışan insanlara yöneliktir’ diye tanımlıyor – çünkü ‘vakit satın alabiliyorsun’ – gerçekle hiçbir ilgisi yok. ‘Patron, bir kitap yazmak için yarım yıl izin alacağım, sonra geri dönerim’ – ‘Tabii Martijn!’
Ama bu gezegende yaşayan herkes – maaş otomatik olarak hesabına yatmayan herkes – çok iyi bilir ki her yıl bir şiir kitabı yayınlamak zorunda kalmak ve gelirin asgari ücretin bile altına düşmesi sadistçe bir şeydir.
Hatıralar.
Ve bütün bunlar sırf şiirle geçinilebileceğini ispatlamak zorundaymışım gibi hissettiğim için.
Tüm bu baskıya rağmen bu kadar yüksek nitelikli bir külliyat oluşturabilmiş olmam gerçek bir mucize.
Gerçi bu o içe kapanmış öğretmenler odası için hiçbir şey fark ettirmiyor ama gelecekte birileri olduğumuzu görmek isterse, oradalar işte. Onlar zerre kadar umursamıyor, çünkü artık gelecek diye bir şeye inanmıyorlar sanırım, ya da belki sadece gerçeği fark edemeyecek kadar lanet bir halde yaşıyorlar.
Ne kadar büyük bir dangalak bir Gorter’ı bastırmaya kalkar?
Ve benim eserim Gorter’ınkinden kat kat daha iyi, bu da cabası. Ama bunu kantoorcuklarda söylemek bile yasak resmen.
Fakat De Eeuwige Ontgroening’i okuyan herkes bilir ki ben olayı kişiselleştirmiyorum: Aynı şey daha büyük başka yazarlarla da oldu, mesela Paul Snoek, bu kitapta onlarca örnek veriyorum. Bu durum, sürekli olarak ‘artık büyüklük kalmadı’ edasıyla davranan ama perde arkasında da o büyüklüğü her yolu deneyerek bastırmaya, alaya almaya, yozlaştırmaya çalışan yeni muhafazakâr bir sistemin parçası.
Paardenlul.
Bu, öğrencilerin protestosu nedeniyle onlara beyin sarsıntısı yaşatmaya çalışan kişidir.
Bu, özellikle bunun yapılmasını emreden adam ve olup bitene gülümseyerek bakan adamdır.
Bu, ‘özgür düşünen öğrenciler yetiştiriyoruz’ deyip aynı zamanda penceresinin altındaki gösteriyi yok sayan öğretmendir.
Paardenlul. Bu kelimeyi unutma.
Böyle zamanlarda hiç küfür etmeyen insanların içinde en ufak bir ruh yoktur.