Zehirli Saçmalıkları Kusmayı Bırakın Eğer burada e-posta adresini verirsen, plak altı hafta sonra çıktığında otomatik olarak Spotify hesabına eklenir (zaten e-posta adreslerinizi biliyorum, bu yüzden bu bir spam talebi değil): https://distrokid.com/hyperfollow/kroesdenbock/the-rascal-from-alaska?utm_campaign=website&utm_medium=Email+&utm_source=SendGrid Dün Bad Salzdetfurth’a gittik. Almanca’da ‘Bad’ ile başlayan yer adları, Germen kültürüne ait kalıntılardır; şifalı su kaynaklarının bulunduğu yerlerde inşa edilen kaplıca kasabalarını ifade…
Küflenmiş Bir Aşkın Bohçası
Küf tutmuş bir aşkın bohçasını açtı bugün Şengül abla, içinden kemik çıktı, bir yerinden ip kesilmiş, diğer ucunda su sesi, gibi değil… suyun kendisi. Buydu işte dediğim, bir domates tarlasına sabah ezanı gibi girdik, kutsal değildi, fakat çağrıydı, ellerimizdeki toprak, sevişmenin provasını yaptı. Sabiha’nın gözleri vardı o zamanlar, bakarken insanı susamlandıran, bir bardak çay içince…
Karşı Yakada Tüten Özlem
Karşı kıyıda yanan bir soba gibi özlemin alevi göz kapaklarımı kavuruyor, görmediğin bir rüya gibi sıcaksın. Penceremin önündeki incir ağacı sabahları senden haber verir, dalların diliyle: “Henüz unutmadın, biliyorum,” der ama incir susar, senin kadar susmaz. Dün gece Galata’yı yürüdüm, her adımda bir ismini fısıldadı taşlar: “Sedef,” “Haydar”, “Elif” — ama senin adını suskun bir…
Fadik’in Salıncağındaki İki Gözüm
İki Gözüm Fadik’in Salıncağı Yokuş aşağı salıncağa bindik, Fadik’le — gözünde yazdan kalma bir akşam var, Gümüş bir akrebin sırtındayız sanki, Geçmişi ısırıyor, gelecek kaşıyor. Kırmızı bir radyo çalıyor boş arsada: “Sabah oldun mu Halime’m?” Kimi sabaha susuz uyanır, Kimiyle geceyi bitiremezsin. Ben seni sevdiğimde Beyaz peynir bile tazeydi be Fadik, Artık küfleniyor rafta, Üzerine…
Kadıköy’de Bir Sabah
Kadıköy sabahıydı, martılar yere inmiş, sigara içiyordu kordon boyu. Bir kadın, adını unuttuğum, rüzgârı cebine koyup yürüyordu deli gibi. En son ne zaman güldük, hatırlamıyorum Ali — bakkal artık fiş kesmiyor, bir de kalbime yazıyor borçları. Bense ekmeği değil, gölgesini yiyorum bu aralar. Ahşap bir sandığın içinde eski mektuplar, çay lekesiyle başlar hepsi: “Sevgilim Meral,…
Son İstasyonda Bir Aşk Hikayesi
Çankaya’daki saat her sabah beşi sekiz geçe aynı gıcık merdiveni iniyorum, paslı bir şarap gibi keder damlıyor taşlardan, Zeynep hâlâ uyanmamış oluyor mesela. Lise yıllarından beri biriken o lacivert küfürleri çekmecemde unuturum sandım, ama yatak çarşafı gibi sarıyor boynuma geceleri. Mehmet hâlâ askerdi o zamanlar – evden yolladığı ikinci el bir tesbihle ölümün ritmini sayıyorlardı…
Üçüncü Katın Sözü
Üçüncü Katın Cümlesi Bir rüya gibi giyindik sabahı, bulutlar Göksu’da çamaşır yıkıyor, Mehtap Teyze evinin taşlıklarına mırıldanıyor eski bir hürriyet şarkısı. Aşk, dedim, ekmek gibi bayatlar ama yine de kızartırsan yenecek hâli var. Yakup’un kahvesinde çay değil zaman demleniyor artık, ve Hüseyin, işsizliğini duvara asmış çerçeveli bir gurur gibi. Elma ağaçları dallarına kuş kondurmaz oldu…
Üstü Çizilmiş Bir İhtimal Olarak Hayat
Geceleri güneşe tutuyorum yüzümü, çünkü annem ayla kavgalı doğdu beni. Rakı bitti, bardak kaldı dilimde, ne zaman içsem, Hüseyin’in cenazesi geliyor aklıma. Kadıköy iskelesinde unutulmuş bir yağmurum ben, çoğu zaman yağmamış, ama hep nem kalmış göz kapaklarında. Ve Elif vardı — saçlarını karanlıktan örerdi, “öldü” dediler, ama ben hâlâ ondan doğuyorum. Bir topal saat gibi…
Yalnızlığın Kaldırım Taşındaki Hikâyesi
Kaldırım taşına oturmuş bir yalnızlık Saati unutmuş, gözlerinden dökülen nehirlerle yeniden buluyor Kadıköy’ün caddelerini. Han Duvarları gibi suskun bir mektubun kat yeri çıkar cebimden; Ayşe, orada hâlâ on yedi yaşında— parmak uçlarımda bir yaz gıcırtısı. Balkon korkuluklarında asılı kalmış sesler babamın son nefesi gibi— bedava ve eksik. Camilerde yankılanan ezan değil artık bir delinin iç…
Yaşamanın Cevapsızlığı
Bir martı kondu Galata’nın sol göz kapağına, üşüyordu, denizle tartışmış belli ki “Sen ne zaman sevmeyi öğrendin?” dedim ona, kanatları yorgundu, ama cevabı yoktu. Ahmet’in bakkal dükkanında sabun kokardı şiir, rahmetli dedem tütün sarardı işte o rafın önünde, annesinin gülüşünü anlatırdı dört hikâyede, hepsinde kadın aynı, ama saç rengi başka. Öğrendim ki aşk, Haliç’te boğulmazmış,…