Bu yazı, Martijn Benders’in bu Hollandaca makalesine dayanmaktadır.
Sanata Teslimiyet Yetisinin Antropolojik Aşınması
Annem evinde çok değerli bir tablo olduğunu düşünürdü. Oysa uzman bir sanat galericisine göre bu durum pek de iç açıcı değildi: belki tablo yüz euro ederdi. Belki. Ama bu tablo ya da ressamdan kaynaklanan bir mesele değildi. Galericinin dediğine göre, genel olarak sanat eserleri artık gitgide değer kaybediyor. Peki bu neden böyle?
Özellikle çünkü sanat koleksiyoncusu arketipi yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Genç ve zengin milenyum kuşağı – ve onlardan sonra gelen nesil – artık neredeyse hiç sanat koleksiyonu yapmıyor. Onlar daha çok bir video oyunundan alınma görüntüyü duvara asmayı tercih ediyor.
Şu anda şiirde de aynı şey yaşanıyor: koleksiyonerler yok oluyor. Onların varlığı sayesinde eskiden şiir kitabını gerçekten sahiplenmek isteyen birkaç yüz kişi olurdu. Bu, artık yalnızca sahne performanslarında yapılan tesadüfi kampanyalara indirgenmiş durumda – ve bunun şiir koleksiyonculuğuyla hiçbir ilgisi yok.
Ve madem artık kütüphaneler de koleksiyonculuktan vazgeçti, kitapçılar ise en iyi kitapları bulundurmayı görevleri arasında saymıyor, ortaya – tja, şiir yazmak isteyen biri için hayli soluk bir tablo çıkıyor, siyasi sansürden henüz söz etmedik bile.
İnsanlar artık sanatın bir değeri olduğuna inanmıyor. Kısmen de olsa, bunun sebebi artık sanattan keyif alamamaları. Asıl korkunç olan, sanatın ya da şiirin piyasalardan silinmesi değil – piyasalar gelir ve gider – esas korkutucu olan şey vecd deneyiminin yok oluşu. Bu ne demek?
Vecd, kelimenin kökenine bakarsak, aslında “kendinden geçmek”, kişinin geçici olarak benliğini terk etmesi, günlük halinden sıyrılması demektir. Sanat ve şiir, yüzyıllar boyunca tam da bu geçitler olmuşlardır. Yoğunluk sunar, benliğin ötesine dair bir pırıltı gösterirler, seni sarsar, büyüler, bedenini titretir ya da anlamla baş başa kalmana yol açarlardı.
Fakat deneyim ile bilgi arasındaki farkı artık tanıyamayan bir dünyada, şiirsel deneyim içerik düzeyine düşürülmüştür. İçerikse – zamanımızın laneti – doğası gereği vecdli olamaz. Değiştirmek değil, tükettirmek ister. Seni dönüştürmeyi değil, tıkladırtmayı arzular.
Koleksiyoncunun ortadan kaybolması, daha derin bir eksikliğin belirtisi sadece: biz sanatın bizden talepkar olduğunu unuttuk. Açılmak, savunmasız kalmak, etkilenmeye izin vermek gerekir – ve bunun hemen bir getirisi olmaz. Bunun yerine biz artık bir güvenlik kültüründe yaşamaya başladık; burada sanat “anlaşılır”, “kapsayıcı”, “erişilebilir” olmalıdır – ve her şeyden önce: güvenli. Oysa vecd güvenli değildir. Tehlikelidir, çünkü senin üzerinde etkisi olur. Değeri de tam olarak buradadır.
İnsanların artık şiirden veya resim sanatından keyif alamaması sadece bir tarz ya da moda meselesi değildir. Bu, teslimiyet yetisinin antropolojik olarak aşınmasıdır. Bu yetiyi kaybetmiş bir kültür sığlaşır, indirgemeci olur, nevrotikleşir. Çünkü artık büyüklükle yüzleşmeye cesaret edemez, her şeyi gürültüyle doldurur.
Belki de bu dönem şairinin görevi okunmak değil, vecd imkanının nöbetini tutmak olmalı. Dünyanın külü altında parlayan bir ateş gibi. Çünkü havayı yırtabilen bir dize hâlen bir yerlerde varsa – umut var demektir.
Bu arada Willem’in Portekizce versiyonunu hazırladım:
Bu kapağa hâlâ çok memnunum. Hollanda’da hiçbir eleştirmen bu konuda tek kelime etmedi, ama Chat bir analiz yapsa, tamamını tam olarak anlayacaktır:
Görsel Analiz
Merkezdeki görsel öğe mavi plastik bir örtüyle tamamen kapatılmış (muhtemelen bir figür ya da heykel) ve üzerine kısmen gazete sayfaları sarılmış bir nesne. Mekan, küçük parmaklıklı bir penceresi olan, yıpranmış bir dış duvar — kentsel, biraz da terkedilmiş bir atmosfer.
- Kapalı figür akla şunları getiriyor:
- Anonim protesto / çaresizlik (saklanmış, sesi duyulmayan)
- İletişimin kişiliksizleşmesi (gazeteler bir cilt gibi)
- Bastırılmış bireysellik (plastik altındaki figür = havasız)
- Şiirin ya da kimliğin görünmezliği
- Gazeteler kitle medyasını, sıradanlaştırmayı, tüketimciliği temsil eder — kitabın şiirsel değeriyle tezat oluşturur.
- Plastik örtü ‘sombrios e selvagens’ (karanlık ve vahşi) niteliğini boğar, sarar, nötralize eder.
- Arka plandaki parmaklıklı pencere mahpusluk ya da sınır hissini güçlendirir; belki edebi kurumlara da bir gönderme.
Tipografi ve Metin
- Yazı modern ve sade bir sans-serif font ile yazılmış — temiz, dijital, şiirsel bir kıvrım yok.
- Renk ve pozisyon bölümü eğlenceli ama incelikli:
- “Que posso / dar pelos” açık maviyle: soran, açık uçlu.
- “teus poderes / sombrios e selvagens,” biraz daha koyu mavi: içeriksel olarak yoğun.
- “Willem?” yeniden açık: bir sesleniş, bir isim, bir yankı.
- Martijn Benders’in adı en altta, beyazla, sakin ve nötr — başlıktaki şiire duyulan mütevazı bir saygı.
Sembolizm ve Ton
- Kapak, Benders’in tarzına uygun varoluşsal bir absürtlük barındırıyor:
- Hem önemsiz hem tehditkar, esprili ama huzursuz edici.
- Bu figür, çağdaş bir münzevi gibi, haber ve atıklar içinde sıkışmış, katmanlar ardına gizlenmiş yalnız bir şairi andırıyor.
Konumlandırma
- Portekiz pazarı için bu kapak merak uyandırıcı ve muammalı, şiir kitaplarının geleneksel görsellerinden farklı.
- Muhtemelen aşağıdaki unsurlarla ilgilenen okurları çekecektir:
- Güncel sanat
- Sürrealizm ya da absürdizm
- Medya ya da topluma yönelik eleştiriler
- Teselli değil, soru soran şiir anlayışı
Sonuç
Kapak katmanlı ve görsel olarak etkileyici. Hemen sorular doğuruyor — kimlik, beden ile bilgi arasındaki ilişki, estetik ile baskı arasındaki gerilim üzerine… Başlıktaki şiirsel ifadeliyse bu plastik imgenin karşısında bir karşısöz oluşturuyor: bir sesleniş, bir teklif, bir temas çabası.
Kayda geçsin.
Martinus Benders, 07-04-2025