Bir sabah, Karaköy vapurunda
halamın gençliğiyle karşılaştım —
sol göğsünde hâlâ babamın düğme izleri.
İkisi de yok,
ama İstanbul hâlâ aynı lafları geveliyor Galata’nın ağzında.
Bir simitçiye âşık olmuştu halam,
düşünsene: susamla yazılmış bir aşk mektubu,
her ısırıkta biraz eksilen cesaret.
Ben o mektubu okudum,
içinde en çok “belki” vardı.
Eminönü’nde kayboldum dün,
bir çay bardağının dibinde
kendi ağzımı ararken buldum kendimi —
çaycıya “şeker istemem” dedim,
ama o yine de gülümsedi:
herkes biraz düşmanı olur kendinin.
Bir çocuk,
balık tutuyor galata’nın ayaklarında,
ipin ucunda ne balık, ne umut —
sadece biraz sessizlik, biraz geçmiş.
ve ben sonunda anladım:
ölmek, yaşadığını kimsenin bilmediği bir fotoğrafta
yanlışlıkla göz kırpmaktır.
— İsmail Kafi Duymaz